4-Xtremes – 40. Bölüm: Kameramanlar için altın madenleri ve gece ayazı

Haydi “4-Xtremes – The World Tour”umuzun bir sonraki turuna gidelim! 2022 yılına, ister evde ister direksiyon başında, sağlıklı bir şekilde ve güvenle girdiğinizi ümit ediyoruz. Gelecek on iki ay boyunca Overlander muhabirleriniz olabileceğimiz için çok mutluyuz. Yolumuzun nereye düşeceğini muhtemelen bir süre daha korona durumu belirleyecek.  

Bugün ise sizlere İspanya’nın kalbinden sesleniyoruz: Madrid’in çok uzağında olmayan bir barajdan. Buraya ülkenin kuzey batısından geldik. Yolculuk boyunca oradaki sahilin sadece birkaç kilometre içinde görünümünün ne kadar değiştiğini deneyimledik, bir “dönüm noktası” olarak size yeni yıl selamlarımızı gönderdiğimiz Cabo Touriñán içinde. Sahil kendisini “yukarıya doğru” yani Fransa yönünde, kaba ve sert bir şekilde gösterirken, “aşağıya” doğru, yani Portekiz yönünde aniden düz ve kolay ulaşılabilir bir hal alıyor.

Aslında sahil yakınlarında kalmak istiyorduk ama sonra bir fırtına bizi birkaç günlüğüne iç kesimlere doğru gitmeye zorladı. Sonradan bunun harika bir değişiklik olduğunu anladık. Yüksek eğrelti otlarının kısmen kapladığı dağ yollarında Axor’un motorunu tüm heybetiyle kükrettik. Ve Hórreos’u izlemek için virajlı köy yollarından geçtik: Nemli havaya dayanabilmeleri için burada Galiçya’da granitten inşa edilen mısır siloları.

Sahilde yalnız.

Tam sahilin alttaki düz bölümüne ulaşmıştık ki hava yumuşadı. Ve gerçekten de bu bizim gördüğümüz en güzel sahil kesimlerinden bir tanesi. Yaz aylarında buralar çok hareketli olmalı. Ama şimdi, yılbaşında burada, sahilin ardında yapayalnız kamp yaptık – Almanya’da bu durum için muhtemelen “ruh kadar yalnız” denirdi.

Sahildeki son durak Illa de Arousa idi. Burası neredeyse iki kilometre uzunluğundaki bir köprü ile karaya bağlanmış durumda. Adalıların tümü geçimini midye yetiştiriciliği ile sağlıyor. Bu durumu sabahları, sandallar sahilin önünde suda durduğunda ve balıkçılar midyeleri kazarak çıkarttıklarında gözlemlemek mümkün. Adanın büyük bir kısmı doğa koruma bölgesi olarak sınıflandırılmış durumda. Bu nedenle Axor’u bulunduğu yerde bıraktık ve çevreyi bisikletler ile keşfettik.

Bu yer güzel!

Bir süreden beri gördüğümüz ilk şehir olarak Santiago de Compostela’yı keşfediyoruz. Pek çok kişi burayı St. James yolunun hedefi olarak biliyor ve UNESCO dünya kültür mirası arasında yer alan bu eski şehri görmeye değer. Yine de dış bölgelerde kamp yapmaya karar verdik. Normalde karanlık olmadan bir saat önce geceyi geçirecek bir yer bulmaya gayret ederiz. Böyle olduğunda çevrede neler olduğunu biliyoruz ve gerekirse başka bir yer daha arayabiliriz. Bu sefer güneş batarken ufak bir dağa ulaştık ve hızla anladık ki: bu yer güzel! Dik yokuş 12 ton ile sınırlandırılmıştı ama bu Axor için tam da sınırda idi.

Ertesi sabah bu kararın ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı, sis denizi üzerinde güneş doğarken, kahve fincanları elimizdeyken. Böylesine güçlenmiş bir şekilde dağların arasından, sıra dışı bir manzaraya kadar yürüdük: Léon bölgesindeki Las Médulas. Burası da UNESCO dünya mirası içinde sayılıyor ve bir dizi kaya tepelerinden oluşuyor. Bunların kendilerine has şekilleri doğal değildir, aksine eski Romalıların dağcılık tekniklerinin bir sonucu olarak oluşmuşlardır. Dağlara delikler açıp sonradan üzerlerine su uygulayarak burada altın arıyorlardı.

Resimler: 4-Xtremes